Büyükelçi Ömer Faruk Doğan’dan özel Tunus-Türkiye yorumu
OGÜNhaber Özel Röportaj
Tunus ile oluşan ilişkilerimiz çok eskiye dayanıyor
İki ülkenin geçmiş ilişkilerinden bahsederek dostluk ve kardeşlik bağlarının başlangıcını anlatan Tunus Büyükelçisi Ömer Faruk Doğan, “Tunus ile ilk temasımız 1560 yılında Turgut Reis ile başlar. Tunus’un Cerba(Cerbe/Jarba/Djerba adası) adası, İspanyol ve İtalyan korsanlar tarafından işgal ediliyor. Öyle bir hal alıyor ki Tunuslu hanımlar kendi mutfaklarında sebzesini doğrayacak bıçağı kullanamıyor. Çünkü yasak. Karşı girişimde bulunulmasın diye kesici olan her türlü cihaz yasaklanıyor. Ve merkezlerde özel alanlar oluşturuluyor. Tunuslu bayanlar oraya gelip sıraya girerek bıçağı kullanıyorlar ve kestikleri sebzesini meyvesini eve götürüyorlar. Bu Tunus halkına çok büyük bir zulüm. O dönemin korsanları bütün Akdeniz kıyısını bu şekilde tehdit altına alıyor. Dönemin hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman. Tunus’dan Kanuni Sultan Süleyman’a “Sen halifesin. Bizim burada gördüğümüz zulümden de sen sorumlusun” diyorlar. Bunun üzerine Kanuni Sultan Süleyman, Trablus’daki Barbaros Hayrettin Paşa’yı görevlendiriyor. Barbaros Hayrettin’de kendi donanmasındaki Turgut Reis’e diyor ki “Git Cerba adasını ve Tunusluları kurtar”.
Tunus Halkı “Siz dönerseniz bizi perişan ederler” dediler
1562 yılında Turgut Reis Cerba adasına geliyor. İlk aşamada kara bölümünü kolaylıkla fethediyor. Fakat ada ve kale iki yıllık mücadele sonrasında alınabiliyor. Çünkü çok zor. Turgut Reis başardıktan sonra Kanuni Sultan Süleyman, Turgut Reis’e nişan gönderiyor. Ama Tunuslular da Turgut Reis’i bırakmıyor. “Eğer sen dönersen bu İspanyol ve İtalyan korsanlar geri gelir bizi perişan eder. Onun için gitme burada kal” diyor Tunus halkı.
Bütün Akdeniz’in en büyük koruyucusu Turgut Reis
Cerba adasında Turgut Reis’in döneminden eserler vardır. Çünkü Turgut Reis o dönemde Tunuslu bir hanımefendi ile evlendirilmiş ve Turgut Reis bölgede kalmış. Ve sonrasında bütün Akdeniz’in en büyük koruyucu oluyor. Korsanlar korktukları için ismini “Dragon” koyuyorlar. Dragon ve Turgut u daha sonra birleştirip Dragut (Dragon Turgut) olarak geçiriyorlar. Hala da Tunus tarihinde Dragot olarak geçer.
Bunu ilişkilerimizin ilk başladığı dönem olarak adledebiliriz.
Genetik benzerliğimiz var, Tunuslu ile Türk’ü ayırt edemezsiniz
1865 Tunus şehrinin belediye olarak ilan edildiği ferman bugün Bando Müzesinde sergi halindedir. Osmanlı Tunus’u korumuş kollamış, Tunus da sistem kurmuş ve Tunusluların kendilerine yönettirmiş. Tunus da bunun karşılığı olarak Osmanlı’ya büyük bir sempati duymuş.
Kız alışverişi yapılmış. Osmanlı’dan eğitimciler gelmiş buradan Osmanlı’ya eğitimciler gitmiş. Ciddi bir kan değişimi var. Genetik benzerliğimiz oradan kaynaklanır. Sokakta dolaştığınız zaman “Bu Tunuslu mu Türk mü?” ayırt edemezsiniz.
Kastamonu da Tunus köyü
Aynı zamanda 1856 yılında Tunuslular, Kırım harbine Tunus’dan 15000 asker gönderiyor. Bir kısmı şehit oluyor. Geri kalanlar dönerken Kastamonu’ya yerleşiyorlar. Yerleştikleri yere de “Tunuslular Köyü” deniyor. Ve hala o köy canlılığını koruyor ve Tunus gelenek göreneğini, kültürünü yaşayan, Tunus bayrağı ile ayakta duran bir köydür. Her 23 Ağustos’ta da Türk-Tunus birliği beraberliği kutlanır ve Tunus şenlikleri düzenlendir. Köyün girişinde de Türk-Tunus kardeşliğini sembolize eden bir çeşme vardır.
Bunlar tabi yaşanmış fiziki reel hadiseler. 11 Miyonluk Tunus nüfusu, bütün Afrika kültürünün, Afrika medeniyetinin esin kaynağıdır. İsmi de zaten Tunus’tan alınmadır “Afrikiye”.
Mağrip bandında istikrar ve gelecek vaad eden tek ülke Tunus
Tunus Afrika’nın 54 ülkesi içerisinde kendi komşuları ile en düzgün ilişkiye sahip, kimse ile kavgası olmayan, kimse ile problemi olmayan aksine herkes ile çok iyi geçinen tek Afrika ülkesidir.
Hele Mağrip bandında istikrar ve gelecek vaad eden tek ülkedir. Mısır’ın, Libya’nın durumu Cezayir’in statüsü ortada. Fas hala Batı Sahra problemini çözememiştir. Afrika Birliğinden izole edilmiştir. Tekrar geçen seneden bu yana Afrika Birliği’ne tekrar üye olmak için gayret içindedir. Dolayısı ile siyasi bir sorunu vardır.
Afrika Stratejisinin en makul ülkesi Tunus’tur
Ülkemizin Afrika Stratejindeki Tunus’un yerinden bahseden Büyükelçimiz, “Bu gerekçelerden dolayı Türkiye’nin 2003 yılında ortaya koyduğu Afrika statejisinin en makul, mantıklı ve istikrarlı yürütülebileceği tek ülke Tunus’tur.
Eğer Türkiye gerçekten Afrika’ya açılacak ise gerçekten Afrika da kalıcı bir strateji gütme hevesimiz varsa. Afrika’nın kalkınmasını istiyor isek lojistik bazımız Tunus’tur. Eğitim seviyesi %60 üzerinde üniversite mezunudur.Dünya’da kadın üziversite mezunu, erkek üniversite mezunundan daha fazla olan 10 ülkeden biri Tunus’tur. Eğitim seviyesi, eğitim kalitesi çok yüksektir.
Fakat Tunus’un ciddi ve istikrarlı bir geçim kaynağı yoktur. Turizm, tarım ve hizmetler sektörü. Batılı münhasır, Fransa Afrika’nın elinden kaymaması için gösterge ve namset tesbihin imamesi olarak Tunus’un üzerinde ısrarla duruyor ve “Tunus benimdir, kimse ile paylaşmam” diyor.” dedi.
Türk toplumuna en yakın toplum Tunus’dur
Bizim Tunus’daki en büyük mücadelemiz, Tunus üzerinden Afrika’ya açılabilmektir. Zaten akıl, makuriyet ve tarih bunu gerekli kılıyor. Sayın Cumhurbaşkanımızda 2013 yılı başında buraya gelip, belediyeler ile birlikte 20’nin üzerinde anlaşma, 26 tane kardeş belediye anlaşması, takriben 300 Milyon $’lık hibe anlaşmasının temel sebebi de Tunus üzerinden Afrika’ya açılmaktır.
Çünkü birisi bana sorarsa “Türk toplumuna en yakın toplum kimdir?” ben ne Bosna Hersek’i, ne Azerbeycan’ı söylerim. İlk aşamada Tunus gelir.
Kültürü ile geleneği ile tipolojisi ile genetiği ile anlayışı ile toleransı ile yumuşaklığı ile misafirperverliği ile Türk toplumuna en yakın toplum Tunus toplumudur.
Dolayısı ile bizim de Tunus’u baz olarak göstermemiz ve değerlendirmemiz gereklidir.
Bırakın Türkçe konuşmayı Türk Sanat Müziği söylüyorlar
Büyükelçi Doğan, Tunus daki Türk Dili Grupları ve Türkçe’ye olan yoğun ilgi ile ilgili soruya, “Dün akşam Cumhuriyet Bayramı Törenimizde ilk başlangıçta müzik çalan grup o bizim Türk Dili Grubunun üyelerinden oluşmaktadır. O grubun tamamı Tunusludur ama çok güzel Türk Sanat Müziği eserleri söylemişlerdir. Bırakın Türkçe konuşmayı, ötesinde şarkı söyleme noktasına kadar gelmiştir.” dedi.
Cumhurbaşkanımız, Tunus’un değerini ve istikbalini çok iyi gördü
Tunus’un değerinin Bu insanların büyük bölümü hiç Türkiyeyi görmemiştir. Bizim sıkıntımız o. Bizi tanıyan, bizi seven, bizim için çırpınan bir topluluk var. Bizim ise hiç görmediğimiz, ne olduğunu nerde olduğunu bilmediğimiz çok ciddi önemli bir toplum var.
Bunu sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakanlığı döneminde görüyor. Ve 2012 yılı sonu 2013 yılı başında bir kültür anlaşması imzalanıyor. Bu kültür anlaşmasında karşılıklı kültür merkezleri kurulması öngürülüyor.
Karşılıklı Türkçe ve Arapça eğitimi öngürülüyor. Ve o dönemde yapılan anlaşma ile Tunus’da 12 tane seçilen okulda seçmeli Türkçe dersi ekleniyor.
Üniversitelerde “Biz Türkçe öğrenmek istiyoruz” diyorlar
Cumhurbaşkanımızın, Başbakanlığı döneminde görmüş olduğu istikbali işareten elimizdeki en kuvvetli unsurlardan birisi. Bugün Manar Üniversitesinde “Biz seçmeli Türkçe dersi almak istiyoruz” diyen öğrenci sayısı dilekçe ile 1000’i geçmiştir. 1000’in üzerinde öğrenci Türkçe dersi istiyor. Biz ise kendi halimizle gönüle dayalı çalışma anlayışı ile 12 tane öğretmen ile Tunus’da Türkçe öğretmeye gayret ediyoruz.
Hadisenin boyutları çok büyük. İnternetten kendi kendine Türkçe öğrenen insanlar ile karşılaştım. İlk karşılaştığımda “Kaç senedir Türkiye’de yaşıyorsunuz?” dedim. “Ben Türkiyeyi hiç görmedim” diyorlar. Yani böyle bir manzara ile sevgi ve sempati ile karşı karşıyayız. Ve Türkiye bu sıcaklığı bu sıcaklığı, hevesi arzuyu henüz işbirliğine kendi açılım anlayışına dönüştürememiştir.
Burada özel sektöre, medya ya çok büyük iş düşüyor. Medyanın görevi Tunus’un tanıtımı, Tunus halkının Türkiyede nasıl bir halk olduğunu, Türkiye de ne hisstettiğini Türkiye’ye anlatmak dikkat çekmektir.
Mevlid ve aşure geleneğimiz Tunus’dan gelmedir
Bizim sahip olduğumuz geleneklerin belirli bir bölümü de buradan gelmedir. “Mevlid geleneği“. Kimse bilmez bu geleneğin nereden geldiği. Mevlid geleneği ilk defa Tunusda toplumsal olarka kutlanan bir bayramdır, Peygamberimizin doğum günü.
Ve bir Tunus geleneğidir. Türkiyeye de Tunus’dan intikal etmiştir. 1100 yıl önce.
“Aşure geleneği” bize Tunus’dan gelmedir. Biz bunları henüz tespit edebilmiş değiliz. Bir de her iki ülkede Akdeniz ve zeytin yağı kültürü vardır. Yumuşak ve mutedir insanlardır. Bizim bunu farkedebilmemiz, bunu işlememiz ve her iki ülkenin lehine getiriye dönüştürmemiz gerekiyor. Yoksa sevginin kendi kendine ayakta kalabilme boyutu yoktur. Bu boyutu mansum ve mazlum Tunus halkının da hakettiği yüksek yaşam seviyesi düzeyine getirmek için karşılıklı kullanmamız gerekiyor. Onun yolu da karşılıklı ilişkidir.
Gün Medya ve diğer destekçilerin yaptıkları işbirliğini Türkiye’ye yaymalıyız
Cumhuriyet Bayramı törenimizin bu kadar geniş çaplı, bu kadar kültürel etkinli şeklinde Maarif Vakfı olarak, Yunus Emre Kültür merkezi olarak, Türk Hava Yolları olarak, Gün Medya Grubu olarak, özel sektör katkı sahibi olarak bu kadar zengin bir kutlamayı eğer biz Türkiye geneline işbirliği anlamına yayabilir isek bundan 1,2 Milyar nüfuslu Afrika’nın gelişmesi için Afrika’nın %85 ithalat ile geçinmeden kurtarıp, kendi kimlik değerlerine ulaşabilmesi için Tunus ile beraber en müsait ülke Türkiye faydalanır. O zaman gerçekten biz 2035 yıllarda 500 Milyar $ ihracatı yakalarız.
Eğer böyle bir konseptin içerisine böyle bir anlayışın, işbirliğinin içerisine giremez isek o zaman 500 Milyar $ ihracat hedefi hep ötelenmek zorunda kalan bir hayal olur.