e
sv

Duygu ve Ritmin Matematiği!

36 Okunma — 12 Kasım 2025 10:35
avatar

admin

  • e0

    Mutlu

  • e0

    Eğlenmiş

  • e0

    Şaşırmış

  • e0

    Kızgın

  • e 0

    Üzgün

ANKARA LIFE DERGİSİ SUNAR…

Teknolojiyle sezgiyi, analitik düşünceyle duyguyu aynı potada eriten bir isim: Busem Aker. Melodic ve progressi ve techno’nun derin evreninde kendi ses mimarisini inşa eden Aker, müziği bir meslekten çok bir düşünme biçimi olarak görüyor.

Onun sahnesinde sadece ritim değil; denge, duygu ve matematik de dans ediyor.
Her setinde dinleyicisini fark ettirmeden dönüştüren bu özgün sanatçıyla müziğin kalbine, denge arayışının merkezine doğru derin bir yolculuğa çıkıyoruz. Keyifli geçen röportajımız sizlerle, iyi okumalar dileriz.

Busem Hanım öncelikle sizi tanıyalım. Busem Aker kimdir? Kariyer yolculuğunuzdan bahseder misiniz?

Benim için müzik, bir meslekten çok bir düşünme biçimi. Kendimi “üreten, gözlemleyen ve sistem kuran” biri olarak tanımlıyorum.
Bazen sesle, bazen sessizlikle, bazen de ritimle aynı şeyi anlatıyorum: düzenin içindeki dengeyi. DJ’lik benim için yalnızca müzik çalmak değil; duygularla veriyi, sezgiyle analizi birleştirmek anlamına geliyor. Her performansımda aslında o anın matematiğini çözüyorum.
Kariyerim boyunca hep aynı dengeyi aradım: teknikle ruh arasındaki o ince çizgiyi bulmayı. Bence müziğin asıl gücü, insanı büyülemekten değil, fark ettirmeden dönüştürmesinden geliyor.

Müziğinizde özellikle melodic techno ve progressive techno’yu tercih ediyorsunuz. Bu iki türün sizin için taşıdığı anlam ve sizi ifade etme biçimi hakkında biraz detay verebilir misiniz?

Melodicve progressive techno benim için sadece müzik türleri değil, birer ifade biçimi.
Melodictarafı daha sezgisel; duyguyu ve içsel akışı taşıyor. Progressive ise daha yapısal; zihinsel bir derinliği, analitik bir düzeni temsil ediyor. Bu iki yaklaşımı bir araya getirdiğimde hem insanın iç dünyasına hem de mekânın enerjisine dokunan bir denge kurabiliyorum.
Beni en çok cezbeden şey, ritmin duyguyla, duygunun ise kontrolle buluştuğu o noktada ortaya çıkan denge. Kimi zaman dinleyici fark etmeden bir hikâyenin içine giriyor, kimi zaman da o hikâyeyi kendi duygularıyla yeniden yazıyor.
Benim için sahneyle dinleyici arasındaki o görünmez bağ, tam olarak bu iki türün kesişiminde hayat buluyor.

Her üretiminizde hem teknik hem de duygusal bir derinlik aradığınızı söylüyorsunuz. Bu dengeyi kurarken sizi en çok zorlayan veya ilham veren unsurlar neler oluyor?

Aslında teknik ve duygusal taraf birbirinden ayrı değil; tam tersine, biri diğerini tamamlıyor.
Bir prodüksiyonun teknik olarak güçlü olması, duygunun daha net hissedilmesini sağlıyor.
Ama teknik mükemmeliyet tek başına bir anlam taşımıyor; duygusal bütünlükle birleşmediğinde müzik yalnızca mekanik bir hale geliyor. Benim için asıl zorluk, o “denge”yi her seferinde yeniden kurmak. Bir parça üretirken bazen duyguyu geri çekip mühendis gibi düşünmem gerekiyor; bazen de tüm teknik detayları bir kenara bırakıp tamamen sezgisel hareket ediyorum. İlhamı da tam bu geçiş noktalarında buluyorum. O anlarda müzik, hesaplanmış bir sistem olmaktan çıkıp adeta nefes alan, yaşayan bir organizmaya dönüşüyor.

Performanslarınızda dinleyicilerle kurduğunuz bağdan söz ediyorsunuz. Sahneye çıkarken kendinizi hangi enerjilerle ve hangi duygusal çerçevede hazırlıyorsunuz?

Sahneye çıkmadan önce kendimi motive etmekten çok, sakinleştiriyorum. Çünkü benim için sahne bir “gösteri” değil; ortak bir enerji alanı. Dinleyiciyle o alanı paylaşabilmek için zihinsel ve duygusal olarak odaklanmam gerekiyor. Setten önce her zaman aynı ritüelim vardır: uyumak. Kalabalığın enerjisini hissettiğimde, kendi ritmimi onunla eşitliyorum.
O andan itibaren artık kontrol etmiyorum; sadece akışın içinde oluyorum.Bence iyi bir performansın sırrı, dinleyiciyi coşturmak değil onunla aynı frekansa geçebilmek.
O noktada ne ışık, ne mekân, ne ben kalıyorum; sadece müzik var.

Elektronik müzik yolculuğunuz nasıl başladı ve bugüne kadar hangi dönüm noktaları sizin içinbelirleyici oldu? Prodüksiyon sürecinizde kendinizi geliştirmek için uyguladığınız yöntemler neler?

Elektronik müzikle ilk temasım bir rastlantı değildi; sesle düşünmeyi her zaman sevdim.
Prodüksiyon sürecine geçtiğimde anladım ki, elektronik müzik aslında mühendislikle olduğu kadar psikolojiyle de ilgili. Sesleri düzenlerken yalnızca frekansları değil, duyguları da şekillendiriyorsun. Kariyerimdeki dönüm noktaları hep “öğrenme anları” oldu.
İlk kez sahnede kendi prodüksiyonlarımı çaldığımda, müziğin teoriden çıkıp bir yaşama biçimine dönüştüğünü fark ettim. Teknoloji geliştikçe kendimi sürekli güncel tutmaya özen gösteriyorum; yeni synth yapıları, ses tasarım teknikleri, mixing algoritmaları… Ama en büyük gelişimi, sessizlikle çalıştığım anlarda yaşıyorum. Çünkü üretmek kadar, dinlemeyi de öğrenmek gerekiyor.

İlerleyen dönemlerde müzikte kendinizi hangi yönlerde geliştirmek istiyorsunuz? Yeni projeler veya keşfetmek istediğiniz farklı sound’lar var mı?

Şu anda üretimlerimde ses mimarisiyle duygusal tasarımı birleştiren bir yaklaşım üzerine çalışıyorum. Teknolojiyi yalnızca bir araç değil, bir ifade biçimi olarak görüyorum; ancak odağım hâlâ insan hissinde, o analog sıcaklıkta. Sound olarak minimal ama yoğun bir evrene yöneliyorum; dinleyiciye alan bırakan, duyguyu fazla anlatmadan hissettiren bir tarz bu. Ayrıca Avrupa’daki bazı bağımsız label’larla iletişim hâlindeyim; 2026’da bu iş birliklerinden doğacak birkaç uluslararası proje planlıyorum.

Benim için gelecek “daha fazla ses” üretmekle değil, daha anlamlı ve daha dürüst sesler yaratmakla ilgili.

etiketlerETİKETLER
Üzgünüm, bu içerik için hiç etiket bulunmuyor.

Sıradaki içerik:

Duygu ve Ritmin Matematiği!

chicago-heating-repair.com bonus verabetgiris.co verabettgiris.com