Cengiz Aygün ‘den 30 Ağustos ve resepsiyon notları Okur Köşesi
2016’da yaşanan makus ve hain 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin keder ve matemi nedeniyle yaşadığımız 30 Ağustos sonrası, bu sene anlam ve manasına uygun şekilde deruhte edildi.
Cumhurbaşkanı’mızın Ulu Önder Atatürk’ün mezarını ziyaret sonrası başlayan büyük zaferin 95. yıl kutlama törenlerindeki heyecan, akşam yapılan resepsiyonda da sürerek gün tamamlandı.
Gün boyu askeri ve sivil hareketlilik, heyecan ve canlılık dikkatlerden kaçmadı.
Akşamında Külliye’de yapılan resepsiyonda ise dikkat çekici kareler göze çarptı.
Okunan Kuran ve salavatlarla başta Ulu Önder Atatürk olmak üzere, Kurtuluş Savaşı şehitlerimizin anılması ve sonrasında Cumhurbaşkanı’mızın konuşması kalplere ve ruhlara oldukça iyi geldi.
Sayın Bahçeli’nin geceye katılması milli- yerli motifli birlik beraberliğimizin sürdüğünün izharı açısından çok önemli idi.
Sayın Bahçeli vakarına, milliliğine ve ülkemizin bekasına yönelik hassasiyetine uygun şekilde resepsiyonda dikkat çeken en en önemli figürlerden birisiydi.
Sayın Bahçeli’nin, Çiller’in, Akbulut’un gecedeki varlığı “Merkez Sağ Yelpazesi”nin oluşumuna dair çok önemli mesajlar içeriyordu.
Bu katılımlar; 2019 arefesinde Cumhurbaşkanı’nın projeksiyonuna ilişkin yeni vizyonu işaret eder türdendi.
Başbakan Sayın Yıldırım yine vefasıyla, fedakarlığıyla ve özverisiyle resepsiyonun birlik, beraberlik ruhuna muvafık şekilde yerini almıştı. Bahanelere sığınmayan, güncel sorunların girdabına kapılmadan, sorun çözücü kişiliğinin gereği devlet adamlığı hüviyetiyle tebarüz etmişti.
Cumhurbaşkanlığı’na bağlandıktan sonra, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın yüz ifadesi bambaşka bir canlılık gösteriyordu. Adeta yeni bir aşk, şevk ve heyecanla, daha verimli bir çalışma psikolojisine kavuşmuş şekilde gecenin başat aktörlerinden birisiydi.
Başta Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar olmak üzere; tüm askeri eşrafın heyecanı dikkate değerdi. Belki de, çok zaman sonra asker-sivil, devlet erkanı’nın yüzündeki ifade, insicam ve ahengin en canlı göstergesiydi.
Sanat ve spor camiasından iştirakin yoğunluğu ise dikkatlerden kaçmadı. Günün anlam ve önemine yaraşır şekilde yüzlerdeki mütebessim ifadelerle Cumhurbaşkanı’yla yan yana gelmeleri, fotoğraflar çekilmeleri her zamankinden bir başka heyecan doluydu.
Geceye, yeni Başdanışman Şaban Dişli’nin katılmamış olması dikkatlerden kaçmadı. FETÖ mücadelesi soruşturmalarında “suçların şahsiliği” ilkesine yürekten inanmış biriyim. Ama buna rağmen Dişli’nin yeni görevi manidar geldi. Yine de Cumhurbaşkanı’nın bir bildiği var diyerek hayra medar olmasını dileyerek; diğer FETÖ soruşturmalarında örneklik teşkil ederek, ayırtediciliğin tebarüz etmesine vesile olması temennisiyle diyorum ve susuyorum…
Aydın Doğan’nın katılımı ve Erdoğan’nın yakın ilgisi bana oldukça manidar geldi. Bu durumun diğer bütün STK, Medya ve Kuruluşlara, patronlarına örneklik teşkil etmesi dileğim galebe çaldı. Çünkü şuanda, tek vatan olgusundan hareketle en ihtiyaç hissettiğimiz şey; birlik ve beraberliğimizdir diyerek mutluca tebessüm ettim.
Milletvekillerinin katılım azlığı da dikkatimi çekti. Kanımca Cumhurbaşkanı böyle istemişti. Bölgelerinde çalışmalara katılmaları, Zafer ve sonrasında Kurban bayramını halkla iç içe yaşama ve kutlamaları daha hoş oldu ve olacaktır. Aynı zamanda epeyce bir milletvekili ve bürokratın da Hac farizasını ifa için Mekke’de olmaları nedeniyle geceye iştirak edemedikleri gözledim.
Bakanlar salonda ilginin odaklandığı figürlerden bir kısmıydı.
Özellikle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun etrafında oluşan ilgi ve kalabalık dikkatimden kaçmadı. Soylu’nun bakanlığında göstermiş olduğu aktivitenin geceye de kendisi açısından damga vurduğunu gözlemek şaşırtıcı olmadı.
Geceye katılan ve ilgiden mahrum kalanlar da vardı.
Geçenlerde Cumhurbaşkanı’nın “racon kesilecekse ben keserim” şeklinde gazabına muhatap pek çok gazeteci- yazar bahse konu sönük karede ve konumda kalanlardı. Adeta gözden ırak kalmak için çaba sarfeder gibiydiler. Kaldı ki; Cumhurbaşkanı’nın da onlarla, söz ve göz temasında kalmamak için görmezden gelmesi dikkatimden kaçmadı.
Bunların yanında; FETÖ mücadelesinde falso veren, rengi belirsiz, hatta adli kontrolle serbest bırakılan bazı kişileri görmek beni oldukça şaşırttı. Cumhurbaşkanı’nın bu kişileri görmezden gelmesine rağmen; bunların -tabirim mazur görülsün- ama pişkince kadraja girme gayretleri, zoraki tebessümleri ve zevahiri kurtarma bağlamındaki görüntüsellikleri içimi acıtarak gözlediğim karelerdi.
Tüm bu büyük yoğunluk içinde vefakar, fedakar ve çalışkan Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan ise her zamanki gibi ilgi odağı halinde idi. Gösterişten uzak şekilde, tavrı ve tarzıyla dikkat çeken Doğan herkese tebessümü ve herkesin tebessümüyle dikkatlerin ortasında idi.
Ama gecenin yıldızı yine Sayın Cumhurbaşkanı idi.
Sanki, yine-yeniden dercesine, yeni bir heyecan halkası oluştururcasına; katılımcılarla diyaloğuyla, Askeri ve Mülki erkanla kurduğu ahenkle, partililer ve bürokratik kişiliklerle, şehit yakınlarımız ve gazilerimizle, kamuoyunca makes bulmuş kişiliklerle oluşturduğu iletişim zenginliğiyle millete capcanlı mesajlar veriyordu.
Geceye bambaşka bir canlılık katarak TV’lerden izleyenlerin adeta evlerine konuk oluyordu.
Herkese, her kesime, her düşünceye mesajlar vererek “beka, birlik ve beraberlik” mesajları iletiyordu.
Yaptığı konuşmada; söylemleri devlet, millet, bayrak, vatan bağlamının her şeyin üstünde ve fevkinde olduğunun açık vurgularıyla mücehhezdi.
Bu gün ve gecesinde sağlanan ve yaşanan birlik- beraberlik duygusu ve heyecanının artarak devamını diliyorum.
Bu gece gördüğüm ve gözlediğim canlılık, birlik, beraberlik, ahenk, insicam ve “hep birden Türkiye” olabilirlik algısının sürmesi dileğimle; idrak edeceğimiz Kurban Bayram’ını kutluyorum.
Bu bayramın da benzeri şekilde, 30 Ağustos’la farkedilen ülkesellik içerikli “Türkiye”lilik ruhunun pekişmesine katkı sağlamasını diliyorum.
Zafer ve Kurban bayramımız kutlu ve mübarek olsun.
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah’a emanet olun sevgili okurlarım.